Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde hizmete devam eden tekke.

Tekkenin Haftalık Program:
Pazartesi: Öğle ile ikindi arası kuran tilaveti, ikindi namazından sonra hatme
Salı: Akşam ve yatsı arası sohbet ve hatme
Çarşamba: Öğle ile ikindi arası kuran tilaveti, ikindi namazından sonra hatme
Perşembe: Akşam ve yatsı arası sohbet ve hatme
Cumartesi: Öğle ile ikindi arası kuran tilaveti, ikindi namazından sonra hatme

Adres Bilgilerimiz:
https://maps.app.goo.gl/STCfzBTxMMpdTfi2A?g_st=com.google.maps.preview.copy

Hüseyin Yakut Taşköprüvi YouTube Kanalı: ( Sohbetlerini buradan takip edebilirsiniz:
https://youtube.com/@huseyinyakut37?si=KjGA2FhUsEzUBRUi

Facebook Sayfamız:
https://www.facebook.com/share/1C9tuVCf22/?mibextid=wwXIfr

Instagram Sayfamız:
https://www.instagram.com/taskopruvi_dergah?igsh=MWVobWNoY3R6NWhkeA==

Cihad Meriç yazdı:

Hayat yolculuğumda bir dönem ikametim Kastamonu olacak deseler aklımın ucundan geçmezdi. Herkesin Taşköprü ilçesinde göreve başladığımda sorduğu ve anlamaya çalıştığı mesele de buydu. Neden Taşköprü? Ne bağlantı var?

İlk başlarda bağlantı kurmakta ben de zorlandım ve yanlış bir tercih yaptığımı düşündüm. Yeşil, sakin ve bahçeli ev ümidiyle tercihi yapmıştım. Fakat sosyal hayat için bunlar yeterli değildi. İnsan bunları çabuk harcıyor ve hızla tüketiyor. Şaban-ı Veli Hazretleri’ni duymuştum; fakat yeterince tanımıyordum. Tanıdıkça muhabbet katlandı, onun makamının feyzi ile dergâhında pazar sabah namazı sonrası yapılan zikir Kastamonu’ya gönlümü bağladı. Hüseyin Yakut hocamızın Taşköprü Dergâhı sohbetleri benim Taşköprü ile bağlantımı ortaya çıkardı. Zamanla oluşan muhabbet ehli muhitimiz bu şehri daha da anlamlı kıldı. Görünüşte Kastamonu’ya yeşillik, sakinlik ve bahçeli ev için gelmiştik; fakat maneviyat, tarih ve kültür şehri olduğunu öğrenerek veda ettik. Rabbimiz hiçbir yere boşuna göndermez, alacağımız bir ders, yaşamamız gereken imtihanlar vardır. Bunu kimi fark eder, kimi fark etmeden geçer gider. Artık fırsat buldukça ziyaret ettiğim benim kadim şehirlerim arasına girdi Kastamonu.

Kastamonu için bir giriş yazısı yazmıştım. Kim nakıs gelse tamam olur Kastamonu’da (https://www.dunyabizim.com/kim-nakis-gelse-tamam-olur-kastamonuda-1) Bu ikinci yazımı Kastamonu’nun değerli ilim ehli, kanaat önderi Hüseyin Yakut hocamdan nasibi olanların istifadesine vesile olması için yazıyorum. Nasip olursa ileride birkaç yazı daha gelebilir.

Biz bir şehre girdiğimizde iz süreriz, bu izi nasıl sürdüğümü “Benim Kadim Şehirlerim” (https://www.gzt.com/amphtml/nihayet/benim-kadim-sehirlerim-3515794) yazımda anlattım. Bu şehirde yaptığım İyi Adamlar Defteri çalışmalarımda Hüseyin Yakut Hoca ismi önüme çıktı. Arkadaşlara bir vesile gidelim tanışalım dememe rağmen, süre uzadı. Bir iş birilerine bağlı kalırsa gecikir. Hele ki kendi değerlerinin tam olarak farkında olmayan Kastamonu gibi şehirlerimiz için bu durum daha da normaldir. Arkadaşlar, bizim görevimiz vesile olmak. Kapasitesi olan nasibini alır; fakat bizim bir görevimiz var: iyiliği yaymak. Tanıştıracağız, bir kitleye hitap ediyorsak buluşturacağız. Herkes konumu ve görevi kadar bu işten sorumludur. En sonunda çat kapı kendim gittim tanıştım. “Geç geldin” dedi. “Kusuruma bakmayın Hocam” dedim. Artık fırsat buldukça tekkeyi ziyaret ettim. Bana çok güzel kitaplar hediye etti veya okumam için verdi. Ben de fırsat buldukça kitap götürdüm. Bilenler için büyüklerin yanında oturmak nimettir. Kişi kapasitesini kitap tavsiye ederken gösterir. Tasavvufa ilgimi bildiği için o yönde kitap tavsiye ederken; “Sen ayrıca seyyahsın, hem seyyah hem tasavvuf erbabı şu kişinin kitabını oku” demesi, onun karşısındakini tanıma ve reçete yazmadaki ustalığını gösterir. Burada ilk defa bahsedeceğim bir kitap hikâyemiz daha var. “Ahilerin izinde Ankara” (https://www.gzt.com/nihayet/ahilerin-izinde-ankara-3514694) yazımı yazıyorum. Bundan haberi olduğunu da sanmıyorum. O günlerde bir ziyaretimde Ankara Vakıfları ve Camileri ile ilgili iki kitap verdi. Sonra bu kitapları hediye etti, hatıra olarak saklıyorum. Ben o iki kitap ile yazının teknik altyapısını hazırladım. Bu bağlamda öyle kolay bulunan kitaplar değildi; satışı olmayan, belli sayıda basılmış kitaplardandı. İşte böyle, bizim keramette kitap üzerine olsun.

Doğumu ve Tahsili

Hocamız 1948 yılında Taşköprü’de doğdu. İlk ve ortaokulu Taşköprü’de okudu. Bir süre Kur’an kursuna devam etti. Kastamonu’nun meşhur en eski iki lisesinden biri olan Abdurrahman Paşa Lisesi’nden mezun oldu. Diğer lisenin, benim de bir dönem yöneticilik yaptığım, ülkemizin en eski meslek liselerinden biri olan Taşmektep MTAL olduğunu ekleyeyim. Ankara İlahiyat Fakültesi’ni 1970 yılında bitirdi. Aynı yıl Kastamonu İmam Hatip Lisesi’nde öğretmenliğe başladı. Taşköprü, Devrek, Cide ilçelerinde öğretmenlik, eğitim yöneticiliği yapmıştır. 1996 yılında emekli oldu. Zor zamanda konuşmuş, sürgünü yaşamış, bedel ödemiş ve imanlı klas duruşunu emekli olana kadar devam ettirmiştir. Birçok talebe yetişmesine vesile olmuştur. Emeklilik sonrası kurduğu tekke ile talebe yetiştirmeye devam ediyor. “Eğitimcinin emekliliği olmaz” düsturuyla bacası tüten tekkede güzel tebessümüyle ilminin zekâtını veriyor. Yedi yıllık gözlemim: Kastamonu halkı, özellikle gençler kendisinden yeterince istifade edemiyor. Gençlerin bir çırpıda ulaşması kolay değil. Yetişme tarzımız iyi insanları bulalım, istifade edelim tarzında olmayınca, gençlerden böyle bir şey beklemek mantıklı değil. Bizim öneremediğimiz kahramanlar yerine medya kendi kahramanlarını öneriyor, gençler de o kahramanlar peşinden gidiyor. Bu durumu tersine çevirecek büyükler, salihlerle buluşmayı sağlamazsa gençlerin rehbersiz yol bulmaları zordur ve sahte kahramanlar peşinde telef olup giderler. Tabi önce anne babalar salihleri arayacak ve istifade edecek. Erbabından ilhamla “Aramakla bulunmaz; fakat bulanlar arayanlardır.” sözünü ekleyelim.

Tasavvufa Bağlı Bir Soy

Tasavvufa muhabbeti çocukluğundan gelir, hocamız âlim şeyhler çıkarmış bir soyun ve silsilenin cumhuriyet dönemine emanetidir. Taşköprü Muzaffereddin Medresesi ilim tarihimizde önemli bir yer tutar. Taşkörülüzâdeler’in atası, İstanbul Fatihi’nin İstanbul davetini kabul etmeyen, bu nedenle görevinden olan asaletli ilim erbabı Halil Efendi bu medresede hocalık yapmıştır. Medrese, beylikler döneminden başlayarak ilim yuvası olmaya devam etmiştir. İbn Battûta Seyahatnâmesi’nde Fahreddin Medresesi olarak geçer. Hüseyin Yakut hocamızın babasının dedesi Şeyh Mehmet Cemaleddin Efendi, Halvetî şeyhidir.

Hüseyin Yakut (3)

Taşköprü’de meydana gelen 1927 büyük yangınında birçok tarihi eser ve ahşap ev gibi medrese de kül olmuş. Hocamız konuyla ilgili bir sohbetimizde hatıra olarak kendisine mektup kaldığını söylemişti. Hocamızın nasibi Nakşibendî yolundan olur. 1977’li yıllarda Şeyh Muhammed Maşuk Norşinî Hazretleri’nin (1906-1975) on altı halifesinden biri olan Şeyh Muhammed Nayır Erzincanî’ye (1930-2024) intisap eder ve bu yolda hizmet eri olarak yoluna devam ediyor. Şeyh Muhammed Maşuk Hazretleri hacda Mekke’de vefat etmiştir Kabri Cennetül Mualla’dadır. Şeyh Muhammed Nayır Erzincanî Hazretleri ‘nin Türbesi, Erzinca’nın manevi önderi Terzibaba Hazretleri mezarlığı yolu üzerinde bulunan Piri Sami Hazretleri’nin türbesinin üst tarafından bulunuyor.

Nakşibendi Yolu ile Buluşma

Bir gün biraz da şaka yollu takıldım. “Hocam, Ankara İlahiyat’tan tasavvufçu çıkmaz derler. Sizin tasavvufla tanışmanız nasıl oldu?” dedim. Biraz tebessümle “Tabii ki üniversite döneminde olmadı” dedi. Üniversiteden yedi yıl sonra bir arkadaşı “Hoca efendi şuraya gelecek, gel gidelim” diyor. Gönülsüz, arkadaşını kırmamak için o ortama katılıyor. İşte sonrası Nakşî yoldan alınan icazet… İlim, maneviyatla taçlanıyor ve çift kanatlı, artık yer gök onun oluyor.

Zincirle Gelen Maneviyat

Manevi büyükler zincir ile gezerler, beğendiklerini kendilerine bağlarlar. Bunu Şaban-ı Veli Hazretleri’nin hayatında da görüyoruz. Hani memlekete dönüş yolunda, arkadaşları “Şu zikir meclisine katılalım” diyor. O, “Bunlar zincircidir, yola devam edemeyiz” diyor. Arkadaşları ısrar edince katıldığı zikir meclisi sonrası on iki yıl civarı hocası Hayreddin Tokadî Hazretlerine hizmet ediyor. Ben gençlere sadece “Bunu tefekkür edin yeter” diyorum. Sen koca medreseler, üniversiteler bitirmişsin, kürsülere çıkmışsın, önün açık, belki Şeyhülislam olacaksın. Fakat içindeki boşluğun peşine düşüp memlekete dönerken bir pîr-i fânîye bağlanıyorsun ve gönüller sultanı oluyorsun, milyonlar sekülerleşmeye rağmen türbeni ziyaret ediyor. Diğer durumda yüz otuz bir Şeyhülislam’dan biri olacaktı.

İnsanın hayatını etkileyen kişiler olur. Hüseyin Yakut hocamızın manevi yolculuğunu tanıştığı Şeyh Muhammed Nayır Erzincanî, ilmi yolculuğunu şekillendiren ve zenginleştiren hocası ise 1968-1972 yıllarında Kastamonu’da kütüphane müdürlüğü yapan Lütfi İkiz (D. 29 Mayıs 1929, Kırşehir – Ö. 2007, Konya) olur.

İlmi Yolculukta Lütfi İkiz Hoca

Medrese usulüyle icazetli olan, geniş çevresi bulunan Lütfi Bey’le ilişkisi, hocanın vefatına kadar devam eder. Vefatında ve cenaze yıkamasında bulunacak kadar hocasına değer verir. 2007 yılında vefat eden Lütfi İkiz Üçler Mezarlığı’na sırlanmıştır. Yeri gelmişken Lütfi İkiz hocanın hayatı ile ilgili bir çalışma yapılmalıdır. Talebeleri ve sevenleri yaşarken onlardan istifade edilerek bir kitap hazırlanabilir. Aynı konu Hüseyin Yakut hocamız için de geçerlidir; kendisinden de istifade edilerek geniş bir biyografi hazırlanabilir.

Hüseyin Yakut (1)

Bu yazının hocamızın biyografisine giriş olarak kabul edilmesini ve daha detaylı çalışmanın yapılmasını temenni ediyorum. Kendisine talebe olmaktan şeref duydum ve çok istifade ettim, istifade etmeye de devam ediyorum. Elhamdülillah. Rabbim sağlık ve afiyet versin. Bizlere de hocamız gibi salihlerden istifade nasip eylesin. Âmin.

Yazının Tamamı : https://www.dunyabizim.com/kastamonu-nun-kanaat-onderi-huseyin-yakut-taskopruvi